4 yıl önce kendi elleriyle bir ağaç dikip toprağa tutunan insanlar, bugün o toprağın sahibi olmadıklarını öğrendiler.
Kimi emeklilik hayalini kurdu o küçük yapıda…
Kimi yaz tatillerinde çocuğuna doğayı tanıtmak istedi.
Kimi de kış aylarında şehirden kaçıp bir soba yakmak, kafasını dinlemek için inşa etti o “hobi evini”.
Kimse lüks istemedi.
Kimse bir başkasının hakkına girmedi.
Kimse ranta oynamadı.
Sadece… Kendi elleriyle bir parça hayat kurdu.
Ve sonra bir gün…
Tüm çabalar tek bir cümleyle silindi:
“Valilik kararıyla bu yapılar yıkılacaktır.”
Ve hatta şu an Kıra Dağı’nda da bazı yerlerin yıkımı gündemde…
Tabi tüm bu gelişmelere yaşanırken bazı sorular takılıyor, akıllara!
Bu yapılar yapılırken, buralar dolarken, elektriği, suyu çekilirken…
Popüler yerler olurken…
Neden hiç kimse’’ siz burada ne yapıyorsunuz, bunlar kaçak’’ demedi?
Bunca masraf, yatırım yapılmadan uyarılamaz mıydı?
Bir havuzun maliyeti bugün ne kadar?
Peki ya evin maliyeti?
İnsanlar oraya bir şeyler ekmişti!
Yani oraya verilen maddi-manevi emekler…
Harcanan paralar…
Nihayetinde milli servet değil mi?
Çocuklar, aileler orada şehrin yoğunluğundan kaçıp nefes alıyordu, işte!
Hem, en azından bu yıkım, yaz sonuna bırakılamaz mıydı?
Biraz daha şartlar zorlanamaz mıydı?
Zira öyle ya da böyle ortada bir mağduriyet var.
Yıkılan hayaller, güzel geçen vakitler…
Ve sonuç itibariyle bu görüntüler Batman’a hiç yakışmadı!
Hem de hiç!
Ha bir de tüm bunlara sevinenler var yahu!
Milletin evi yıkılırken sevinenler! Ne garip…
Hangi ara bu hale geldik?
Artık el insaf ve de ‘’pes’’ size, yani pes!
Ancak biz, ne olursa olsun ne belediye yetkililerinin ne vali yardımcılarının ne de baş valinin bu durumdan ve de görüntülerden hoşnut olmadığına inanıyoruz.
Bu yüzden, bu mağduriyetler bir şekilde giderilmeli…
Telafi edilmeli…
Ve bir daha da hiç yaşanmamalı!
Zira özellikle dünyaları başlarına yıkılan o çocukların görüntüleri, yüreğimiz parçaladı!
İçimizi acıttı!
Hem de çok…
