Geçtiğimiz hafta çok elim bir yangın faciası yaşandı. Ve sadece bir otel binası değil…
Ciğerimiz de yandı, yürerklerimiz parçalandı!
Onca can… Küçük büyük…
Yine yıllarca unutulmayacak/unutulamayacak bir felaket!
Ama belki de bu felaketin en çarpıcı sahneleri… En dehşet verici anları neydi, biliyor musunuz?
Sabaha karşı can havli yaşayan insanların yanında, bazıları da hiçbir şey olmamış gibi kaymaya devam ediyordu!
Çok merak ediyorum, kayarak nereye gidiyordunuz, Allah aşkına?
Nereye yetişmeye çalışıyordunuz?
İnsanlığı/insanlığınızı uçurumdan aşağıya atmaya mı?
Yok, yok… Esas gerçek daha da acı!
Paranızın boşa gitmemesine çalışıyordunuz!
Hem de gözlerinizin önünde, burnunuzun dibinde yaşanan o küçük kıyamete rağmen…
Yazıklar olsun! Hem de çok…
Ne de olsa size bu dünyada size ölüm yok!
Sadece başkalarına var değil mi?
Peki ya hemen ardından… Yangın tüplerine yüzde yüz zam yapanlar…
Ne ara bu kadar kan tüccarı, acı simsarı oldunuz da insalıktan çıktınız?
Yine felaketleri ticarete döktünüz?
Felaketlerden çıkar devşirebildiniz?
Pes…
Ve en sonunda da insanlığı öldürdünüz, işte! Hem de elbirliğiyle…
Sizi bilmem ama…
Ben bu çağdan çoook nefret ettim!
Hem de dişimle, kemiğimle…