Yolsuzluk, kamu görevlilerinin kamusal yetkilerini maddesel ya da maddesel olmayan özel amaçları için yasal düzenlemelere aykırı bir biçimde kullanmaları olarak tanımlanmıştır.
Siyasi yolsuzluk, hükümet yetkilileri veya bağlantılarının gayrı meşru özel kazanç için güçlerini kullanmasıdır. Yolsuzluk biçimleri çeşitlilik gösterir ancak rüşvet, lobicilik, gasp, kayırmacılık, nüfuz ticareti, rüşvet ve zimmete para geçirmeyi içerebilir. Yolsuzluk, uyuşturucu kaçakçılığı, kara para aklama ve insan ticareti gibi suç teşebbüslerini kolaylaştırır ancak bu faaliyetlerle de sınırlı değildir.
Yolsuzluğun yaygın olduğu ülkelerde ekonomi büyük ölçüde zarar görmekte ve sosyoekonomik kalkınma sekteye uğramakta, toplumsal değerler allak bullak olmakta.
Yolsuzluklar için yetkililer ilk önce ülkede alt yapıyı hazırlarlar. Bunları sıralayacak olursak,
1-Karar alma mekanizmaları tek elde toplanır.
2-Hesap verme ve şeffaflık ilkeleri işlevsiz hale getirilir.
3-Yargı bağımsızlığı ortadan kaldırılır. Üstünlerin hukuku ilkesi uygulanır.
4-Devletin denetim mekanizmaları siyasi olarak yönlendirilir.
5-Kamu kaynakları, kişilere menfaat için peşkeş çekilir.
6-Yolsuzluğu önleyici yasalar sınırlandırılır.
7-Liyakatsızlık, nepotizm ve partizanlık üzerinden kamu ve bürokrasi yozlaştırılır.
8-Dar/sabit gelirlilerden, ücretli kesimden, zenginlere ve sermaye gruplarına sermaye transferi yapılır. Zengin daha zengin fakir daha fakirleştirilerek orta direk yok edilip sınıflar arasındaki gelir dağılımı dengesizliği derinleştirilir.
9-Zaman zaman mafya ile iş birliğine girerler.
10-Emeğin ve emeklinin değeri ucuzlatılır. Enflasyonla ve zamlarla alım güçleri düşürülür.
11-İktidarlar hakimiyetlerini ve soygun düzenlerini devam ettirebilmek için ülkenin beka sorununu sürekli diri tutmaya çalışırlar. Bir taraftan da din tüccarlığı yaparak kasalarını doldurmaya çalışırlar.
12-Ekonomi, üretime, ileri teknolojiye dayalı ihracat modeli değil de ranta, ithalata ve tüketime dayalı ekonomi modeli uygulanır.
13-Medya siyasetin kontrolüne geçirilir. Sorgulama özelliği pasivize edilir.
14-Devletin istatistik verileri çarpıtılır.
15-Parlamentolarda çıkar sahiplerinin menfaatlerine uygun yasalar çıkarılır.
16-Eğitim sistemi çökertilir. Halk mümkün olduğu kadar cahil bırakılır. Tıpkı firavunun yaptığının bir benzerini yaparlar. Hatırlayalım: “Firavun halkını aptallaştırdı. Ama yine de ona boyun eğdiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir halktı.” Zuhruf, 54
Böylece düşünmeyen, sorgulamayan, yalnız itaat eden, kolay güdülen kitleler oluşturulur.
Yolsuzluk, kalkınmayı baltalayan küresel bir tehdittir; Yolsuzluğa açık, şeffaflığa kapalı bir sistem eninde sonunda bir yağmacı düzene dönüşecektir. Adaletsizliğin, istikrarsızlığın ve insan hakları ihlallerinin artmasının temel nedenidir. Uluslararası toplum ve her ulus, yolsuzlukla mücadeleyi en önemli ve uzun vadeli öncelik haline getirmelidir. Bu, otoriterliğe karşı koymak ve barışçıl, özgür ve adaletli bir dünya sağlamak için hayati öneme sahiptir.
Sürdürülebilir ekonomik kalkınma için şeffaf ve hesap verebilir yönetim biçimlerinin geliştirilmelidir. Kamunun ve özel sektörün şeffaflığı, devlet kurumlarının iş birliği ve yolsuzlukla mücadelede iş birliği sağlanmalıdır.
Bütün bunların olabilmesi için de itaat kültüründen eleştiri kültürüne geçiş yapılmalıdır. Bir de sivil toplum örgütlerine çok önem vermelidir. Fakat, sivil toplum örgütleri tam bağımsız olmalıdır. Maalesef ülkemizdeki sivil toplum örgütlerinin en büyük eksikliği budur. Büyük bir çoğunluğu bir takım güç odaklarının payandası durumundadır. Sivilleşme demek, statükonun ve bir takım güç odaklarının kendi doğrularını topluma dayattığı bir düzenden, toplumsal dinamiklerin kendini yönettiği bir hukuk düzenine geçilmesi yani kendi iradesini eline almasıdır. Sivilleşme demek, sürü gibi güdülmeye tepki vermek erdemidir.